Diş ağrısı, vücudun diğer hiçbir bölgesinde rastlanmayan dayanılmaz şiddette ağrılar olabilir. Ağrı kavramı her ne kadar sübjektif olsa da, vücutta en fazla ağrıya sebep olabilecek olan dokunun dişler olduğu bilimsel bir gerçekliktir. Dışarıdan kemik gibi hissiz görünmesine rağmen, dişler yarattıkları ağrı ile kendilerinin de canlı olduklarını ve de bakıma ihtiyaçları olduklarını bildirmektedirler.
Dişlerde kalan yemek artıkları, mikroorganizmalar tarafından besin maddesi olarak kullanılır. Özellikle şekerli gıda artıklarını besin olarak kullanan mikroorganizmalar, sonuçta ortama asit bırakırlar. Asit dişin yüzeyini koruyan beyaz mine tabakasının güçsüz olduğu bölgelerde, mine tabakasını eriterek çürümeye neden olur.Mine tabakası dişi dıştan saran sert tabaka olup, altında dentin adı verilen güçsüz bir tabaka bulunmaktadır. Dentin tabakası çürüğün yayılımına, mikroorganizmaların faaliyetlerini gerçekleştirmelerine mine tabakasına göre çok daha uygun bir bölgedir. Mikroorganizmalar dişin dentin tabakasına indiğinde, dişlerde soğuğa ve sıcağa karşı bir hassasiyet hissedilir. Bu aşamada diş hekimine başvurulduğunda dişin dentin tabakası mikroorganizmalardan temizlenir ve dolgu yapılarak tekrar sağlıklı hale kavuşması sağlanır. Böylelikle dişin ağrı yapmasına imkan verilmemiş olur.Dişte yaşanan sıcak soğuk hassasiyetlerine önem verilmeyerek diş hekimine gidilmediğinde, dentin tabakasındaki çürük pulpa bölgesine doğru devam eder. Pulpa dişin kalbidir; diş sinirlerini ve kan damarlarını içerir. Mikroorganizmalar pulpaya ulaştığında iltihaplanma ve apse oluşur. Şiddetli ağrılar da mikroorganizmaların pulpaya ulaşması ile başlar.
12 çift kafa sinirinden biri olan nervus trigeminus, dişlerin her birinin kökünden girerek pulpa bölgesine ulaşır. Ayrıca dişlerin içerisinde bulunan sinir ağına, vücudun her yerine yayılan kılcal damar ağı da eşlik etmektedir. Bu sinir ve damar ağı, ufacık pulpanın içerisine sıkışmış halde bulunmaktadır.Mikroorganizmalar pulpaya ulaştığında, enfeksiyon gelişimi olmaktadır. Vücudun herhangi bir yerinde olduğu gibi, dişlerde gelişen enfeksiyon sonucunda da vücudun bağışıklık sistemi devreye girmektedir. Savunma hücreleri mikroorganizmaları öldürmek üzere salgı yaparken, bir yandan da diğer bağışıklık sistemi hücrelerinin de bu savaşa dahil olabilmeleri için kılcal damarları genişleterek yer açmaya çalışırlar. Kılcal kan damarları genişlediğinde hem dişe kan akımı artar, hem de savunma hücrelerinin enfeksiyon bölgesine geçişi kolaylaşır. Sonuç olarak enfeksiyon bölgesinde sıvı geçişine bağlı olarak şişme yani ödem oluşur.Normal vücut dokularında gelişen enfeksiyonlarda, dışta sert bir yapı olmadığından deri esner ve şişme meydana gelir. Kan akımının artmasına bağlı olarak bölgenin rengi kırmızılaşır. Gerçekleşen aktivitelere ve kan akışına bağlı olarak enfeksiyonlu bölgenin ısısı yükselir.Diş içerisinde pulpaya sıkışmış olan kılcal damarların şişme gibi bir şansları yoktur. Dolayısı ile şişip rahatlayamadığı için damarlardaki ve de hemen yanında bulunan sinirlerdeki basınç yükselir. Bekledikçe ağrının şiddeti daha da artar.Diş ağrısı sonucunda doktora gidilmediğinde, çeşitli uygulamalarla ağrının hissedilmesi kesildiğinde şişmeye çalışan kılcal damarlar sebebiyle kanın akışı kesilir ve dişin içerisindeki damarlar bir bakıma kangren olur. Sonuç olarak diş ölür ve ağrı kendiliğinden kesilir. Ancak mikroorganizmalar ile iltihap aynı şekilde yerine durmaktadır ve çevre dişlere, hatta vücuttaki diğer doku ve organlara yayılma riski vardır.
Kişi gece başını yastığa koyduğunda, vücut bazal metabolizma durumuna geçer ve her türlü onarımını bu dinlenme halindeyken tamamlar. Dolayısı ile vücutta iltihaplı olan bölgeye gündüze göre daha fazla ilgi gösterme imkanı bulur. Savunma hücrelerinin yoğun bir şekilde dişin pulpasına doğru ilerlemesi de basıncı arttırır ve ağrının şiddetlenmesine sebep olur.Yatış pozisyonu alındığında yer çekimi ile vücudun aşağı bölgelerine gitme eğiliminde olan kan, tüm vücuda eşit şekilde dağılır. Bu sayede ayakta durmaya göre daha fazla kan dişe giderek basıncın artmasına sebep olur.Bir diğer ağrıyı arttıran sebep de gündüz aktif halde bulunan bilincin birçok algı ile baş etmek zorunda olmasıdır. Ancak gece dinlenme halindeyken dikkat isteyen herhangi bir durum olmadığından kişi diş ağrısını gündüzle aynı miktarda olsa bile daha fazlaymış gibi hissedebilmektedir.
Diş ağrısını geçirmek için tek yöntem acilen bir diş hekimine başvurmaktır. Ancak imkan dahilinde değilse, ağrı kesici kullanılabilir. Ağrı kesici dişin ağrısını tam olarak almıyorsa, birden fazla ağrı kesici içilmemelidir. Birden fazla içilen ağrı kesici ağrıyı kesmeyeceği gibi, mideye de zarar verecektir.Ağrıyan dişin üzerine aspirin ya da herhangi bir ağrı kesici bastırılmamalıdır. Kolonya, rakı veya alkol gibi ağrı kesicilerin dişin üzerine bastırılması sadece dişteki harabiyeti arttırmaktadır. Bir bakıma dokuyu yakarak ağrının hissedilmesine engel olmaktadır.Evde diş ağrısı için yapılabilecek en güzel çözüm bir pamuğa dökülecek az miktardaki karanfil yağının diş üzerine konulmasıdır. Evde karanfil yağı olmadığı durumlarda karanfilin zeytinyağı içerisinde ezilmesi ile aynı sonuç alınabilir. Ancak bu çözüm de diğerlerine göre az da olsa dokularda harabiyete sebep olduğundan çevre diş ve dokulara temas etmemesine dikkat edilmelidir.